Bir Roman Bir Hikaye · Fatih Alltınbeyaz

by - Ocak 31, 2019



1991’de, babaannem, hiç beklemediğimiz bir anda vefat ettiğinde dokuz yaşındaydım. Babam,
ölümün yasının tutulduğu ilk günlerde, yavaş yavaş kırışmaya başlamış ellerini, tülü (uzun, kabarık)
saçlarımda gezdirdi. Sonra bana, bunu söylemek zorunda kaldığı için, içi acıyarak baktı.

“Oğlum, bundan böyle dedenle birlikte kalacaksın, onun ufak tefek - Ülfet Amcanın
bakkalından ekmek alıp gelme, sefer tası içinde evden yemeği getirme, sofrayı kurma ve kaldırma gibi
- ayak işlerini göreceksin. Dedene, ninenin yokluğunu hissettirmeyeceksin.” dedi.

Babamın söylediklerine itirazım olmadı ama “Tamam!” da demedim. Gerçi o zaman,
annemden babamdan ayrı olmamın, dedemin görmezden gelmeyle karışık şefkatine sığınmanın, ileriki
yıllarda bana sağlayacağı sınırsız özgürlüğü ve mutluluğu sezmemiştim henüz.

Onun yanında yattığım zamanlarda çok sevdiği, benden sonra en iyi arkadaşı olan, eski
radyosunu açardı sabahları, dedem…

Radyo’da Nevin Akol’dan ‘Akşam Oldu Yakamadım Gazımı’, Sezen Aksu’dan 'Belalım',
Erkin Koray’dan 'Öyle Bir Geçer Zaman Ki' ve Musa Eroğlu’dan 'Mihriban' gibi kederli eserler
çalardı.

Ben bu şarkılar/türküler eşliğinde uyandığımda, yüreğimin alt tarafında karıncalı bir şeyler
dolaştığını, sebebini hâlâ çözemediğim, tarifsiz ve dişlili acılara giriftar olduğumu anlardım.

Kendi kendime, içimde bir kucak kahredici çökeltiyle neden gözlerimi açtığımı öğrenmek
isterdim ama bir sonuç bulamazdım. Gelen elemli nağmeler eşliğinde sancı çekmeye ve yorganı
üstüme daha çok çekmeye devam ederdim.

Uyku mahmurluğum geçtikten ve anlamsız acılarım da tavsadıktan sonra dedemin kendi
kendine konuşarak hazırlık yaptığını görürdüm. Onunla öteden beriden ve genellikle mazinin
derinliklerinden sohbet ede ede kahvaltı ederdik.
Menümüzde sert bir peynir, iri iri (çekişge) zeytini ve demli bir çay bulunurdu. Fakat bunlar
öyle tatlı gelirdi ki o gün akşama kadar başka yemek yemesem bile, sanki hiç acıkmazdım.

Üniversite okumaya gittiğimde İstanbul’un en güzel mekânlarındaki ve bilhassa Boğazın
kenarındaki kuş sütü eksik kahvaltıların; dedemle birlikte yaptığımız yoksunluk dolu o sabahların
yerini tutmamış olması beni hep düşündürür ve hüzünlendirir.
***

Fatih Alltınbeyaz

You May Also Like

0 Yorumlar