• Ana Sayfa
  • Dergi Arşivi
    • 3.sezon
      • 14.sayı
      • 13.sayı
      • 12.sayı
    • 2.sezon
      • 11.sayı
      • 10.sayı
      • 9.sayı
      • 8.sayı
      • 7.sayı
      • 6.sayı
      • 5.sayı
    • 1.sezon
      • 4.sayı
      • 3.sayı
      • 2.sayı
      • 1.sayı
  • SSS
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Yazı Gönder

Mucize Ruh

instagram twitter youtube
Görsel: Piet Mondrian


Ne zaman var olmaya başladığımı bilmiyorum. Kendimin farkına vardığımda bir formum oluşmuştu. Budanmaya hazır dallarım vardı. İnce, yemyeşil, içinde bütün ruhumun barındığı her biri çiçek açmaya kendini adamış dallarım. Ve kuşkusuz dikenlerim. Gül olmak böyle bir şeydi çünkü. Tüm biricikliğime, tüm eşsizliğime, tüm güzelliğime, tüm naifliğime rağmen; fütursuzca bana dokunanın canını yakacak kadar keskin dikenlerim vardı.


Bakmayın şimdi bundan böyle çok doğal bir şeymiş gibi bahsettiğime. Öyle çok kolay olmadı

dikenlerimle barışmak. O günü hiç unutamam. Kızıl, yeni uzamaya başlamış uçları kıvrık saçlarıyla Eylül anne babasının desteği olmadan yürümeye daha yeni yeni başlamıştı. Attığı her adımda duyduğu mutluluktan içim ne kadar da coşuyordu. Pembe açmış çiçeklerimden köklerime yayılan hazzı size anlatamam. Yeni açacağım çiçeklerin mis gibi kokması için varımı yoğumu ortaya koyacaktım.


Derken hiç beklemediğim bir şey oldu. Dengesini yitiren Eylül yere kapaklanırken ona en yakın olan dalımı sımsıkı kavradı. İlk an hiçbir şey hissetmedim. Kırılan dalımın boynu büküklüğünü algılamam zaman aldı. Oysa budandığım zamanlarda, o keskin aleti daha bedenime vurmadan canım acımaya başlar benim. Bu işlemin daha güzel var olmam için en gerekli şey olduğunu bilsem de, kendi içimde çok zorlanırım. Her şeyden önce o kadar emek verdiğim parçamdan koparılmaya alışmam zaman alır. Biçimsiz kesilmiş halim içime oturur. Üzülürüm. Fakat o gün yürüme başarısının coşkusuyla kahkahalar atan Eylül, düşer düşmez kötü bir çığlık attı ve hemen arkasından başlayan ağlamasıyla yeri göğü inletti. Bir türlü susturamıyorlardı. Avuçlarından sızan kana bakakalmış dolu dehşet dolu gözlerinden yaşlar boşanıyordu. Kırılan dalımın ilk defa kanaması beni afallatmıştı. O kıpkırmızı renk çiçeklerimin pembesini gölgede bırakmıştı.


Kucaklayıp eve götürdüler Eylül’ü. Nihayet bir süre sonra sustu. Toprağı ıslatıp ona tatlı bir kızıllık veren kanımın neden tam da böyle bir zamanda dalım kırıldığında döküldüğüne anlam vermeye çalışıyordum. Ve neden Eylül’ü bu kadar üzmüştü bu. Kafam karışık olduğu için de bedenime yayılması gereken acıyı bir türlü hissedemiyordum. Öyle uzunca bir süre kırık bir şekilde dalım sarktı üzerime. Uğramıyorlardı yanıma.

...
Didem Elif
(Devamı 4. sayımızda...)
Share
Tweet
Pin
Share
No Yorumlar
Newer Posts
Older Posts

Ne Yapıyoruz?

About Me


Herkes yazar. Fakat her yazı gün yüzüne çıkmaz. Mucize Ruh, bu okunmayı bekleyen yazıları bir dergi ile okurlarıyla buluşturuyor.

Sosyal Medya

İzleyiciler

Etiketler

Basın Bülteni Düz Yazı Edebiyat Haberler Hikaye İçindekiler Kişisel Gelişim Kitap Yorumu Motivasyon Mucize Ruh Röportaj Sanat Şair Şiir

Son Gönderiler

Blog Arşivi

  • ►  2020 (4)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Temmuz (1)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Mayıs (1)
  • ►  2019 (15)
    • ►  Ekim (2)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Temmuz (2)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Nisan (2)
    • ►  Mart (2)
    • ►  Şubat (1)
    • ►  Ocak (4)
  • ▼  2018 (15)
    • ▼  Aralık (1)
      • Güle Sor · Didem Elif
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Eylül (2)
    • ►  Temmuz (1)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Mayıs (2)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Mart (2)

Popüler Gönderiler

  • Şiirleriyle Ece Ayhan'ı Anıyoruz
  • Bir Sonbahar Akşamı/ Elif Atlı
  • 20 Mart Dünya Mutluluk Günü

Dergi Arşivi

  • Haziran 2019 - Ali Lidar
  • Nisan 2019 - Orhan Veli Kanık
  • Mart 2019 - Rüştü Onur & Muzaffer Tayyip Uslu
  • Şubat 2019 - Furuğ Ferruhzad
  • Ocak 2019 - Yaşar Kemal
  • Aralık 2018 - Sevgi Soysal
  • Ekim 2018 - Cahit Zarifoğlu
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
TAKİP ET @MUCİZERUHDERGİ

Created with by BeautyTemplates