53 Nolu Otobüs · Derya Tok

by - Kasım 13, 2018

Görsel: Ron Hicks

Sabah 7, her zamanki gibi alarma uyandım. Gün aymış, yıldızlar göğü terk edeli çok olmuş. Fazla vaktim yok göğe bakmak için. Malum iş güç. Beni bekler hastalar, koridorlar, odalar...

Çabucak hazırlanıyorum yağmur karşılıyor sokakta beni.. Üzerime yağmur yağmayalı ne kadar çok oldu diyorum. Durup yağmurla uzun uzun konuşmak isterim lakin fazla vaktim yok...

Hemen bir toplu taşıma. 53 nolu otobüs. Haftanın bazen 3 bazen 4 günü hep aynı durak hep aynı otobüs ve tabi boş olursa hep aynı koltuk...

Okula giden küçüklü büyüklü gençler. İşe yetişmeye çalışan takım elbiseli memurlar. Bir koltuktan hafif bir müzik sesi. Bir diğerinden kitapçıdan yeni alınmış bir kitabın huzuru. Bir diğerinde sevenlerini bekleten bir bebek. Bir diğerinde sizin geçtiğiniz bu yollardan ben dönüyorum dercesine bakan babayiğit bir bey amca. Böyle işte. 30 dakika sürüyor genelde müthiş 53 nolu seyahatim. Şoförün gülümsemesi mutlu ediyor beni, yer vermem dua sebebi oluyor. Bir çocuğun saçını okşamam kocaman bir gülümseme yaratıyor. Ve her zamanki gibi her sabah olduğu gibi kalabalık bahçesinden içeri giriyorum hastanenin. Bu kalabalıktan size 10 tane oğluna hemşire eş arayan anne seçip çıkarabilirim. İki tanesi var bir buçuk yıldır pes etmediler korkarım buldu bulacaklar. En büyük mekanları da ağaçların sağında kalan çardaklar. Bahçede ki ağaçları seviyorum. Özellikle 4 mevsim yeşil kalan çam ağaçları ve baharda açan sümbülleri. Ve acilin önünden ayrıldığı zaman ambulansı.Acil demişken. Acilde beni; Hemşire beğenmeyen hastalar. Eşini erkek doktora muayene ettirmek istemeyen adamlar. Çocuğundan kan alınırken ağlayan anneler. Sevgilisinden ayrıldı diye ambulans ile gezintiye çıkan romantik ruhlar karşılıyor.Ah burası böyleyse servis ne durumda acaba diye geçmiyor değil aklımdan. Keşke vaktim olsa da biraz oturup izlesem tüm bu olanları...

Yeni hastalar gelmiş servise. Görevi devr almak. Her şeye rağmen buradan mutlu ayrılmak için dışarıdan getirdiğim her şeyi askıya asıyorum. Ee hadi başlayalım. Yeni yatışı olacak bir hasta. Hastadan çok yakını hasta gibi. Gerçi insanların beklemeye tahammülleri yok artık. Ama duvarlar arkasında güvende sanırız kendimizi. Art ardına gelip soruyor, oysa onu yaptırabilmem için bir yatağın boşalması lazım. Her seferinde daha da sinirleniyor. Gözleri büyüyor. Bir an önce yatışını yapsak diyorum. Doktor bey de vizite gelmedi hala. Bir süreliğine unutuyorum onu. Yapmam gereken onca evrak işi var. Kağıtlar kağıtlar ve kağıtlar. Sekreterlik ve benim aramda her gün mekik dokuyan kağıtlar. Deste deste. Her şeye geç kaldığımız gibi online sisteme geçişte de geç kaldık. En zoru da bu ya. İnsanlar değilde onlara ayrılacak vaktin bu kağıtların alması yoruyor beni. Kalem almak için elimi deskin üzerine uzatıyorum. 

Ve bir el.

...
Derya Tok

You May Also Like

0 Yorumlar